13 Ocak 2011 Perşembe

Siyon Liderlerinin Protokolleri Üzerine

Fransa’da bulunan bir mason cemiyetinin en nüfuzlu liderlerinin birinden çalındığı söylenen, gerçekliği şüpheli ama ibret verici olan, el yazması notlar halinde elden ele dolaştıktan sonra 1902 yılında Moskova’da bir gazete tarafından tefrika edilen ve 1905 yılında kitaplaştırılan “Siyon Liderlerinin Protokolleri” kitabının bazı ilginç yerlerini yazım ve tercüme hatalarını düzeltmeden genel kültür ve ibret olsun diye “bunu da sorgulayın” diyerek naklediyorum.

Hürriyet, gerçekleşmesi imkânsız bir idealdir. Çünkü kimse onun ölçülü olarak nasıl kullanılacağını bilmez. Halka muayyen bir müddet için kendi kendisini idare etme yetkisini vermek, onları düzensiz bir güruh haline getirmeğe yeter. (s. 13)

Yapılan bu çalışmaların sonunda tatmin edici hedefin gerçekleştirilmesi için halkın seviyesizliği, gevşekliği, sabırsızlığı, kendi çıkar ve zararının sebeplerini anlama ve uygulama zaafı sonuna kadar kullanılmalıdır. Şurası bir gerçektir ki, halkın gücü kör, duygusuz ve şuursuzdur. (s. 15)

Çok eski zamanlarda “hürriyet, eşitlik, kardeşlik” kelimelerini halk kitleleri arasında ilk defa biz bağırdık… Yahudi olmayanların sözde zekî insanları, ilim sahipleri, bu mücerred kelimelerin hakiki mânalarını anlayamadılar. Bunların manalarının ve birbiri ile ilişkideki çelişkiye dikkat etmediler. Görmediler ki… Yaratılıştan akıl, seciye ve kabiliyetler eşit değildir. Düşünmediler ki avam tabakası kördür. (s. 17)

Bu günkü ülkelerin elinde halkın düşünce ve eğilimlerine yön veren bir güç vardır. Bu, basındır. Basının rolü devamlı olarak ihtiyaçları zaruri imiş gibi göstermek, halkın şikâyetlerini ifade etmek ve hoşnutsuzluk meydana getirmektir. İfade hürriyetinin zaferi basında somut hale gelir. Fakat Yahudi olmayan devletler bu kuvvetin nasıl kullanılacağını bilmediler ve o kuvvet bizim elimize geçti. (s. 22)

Bizim öncülüğümüz altında halk, aristokrasiyi ortadan kaldırdı. O aristokrasi ki; kendisinin tek ve yegâne müdafaa vasıtası ve halkın refahına bağlı ve ondan ayrılması imkânsız menfaatleri sebebiyle de kendilerini besleyen bir anne idi. Şimdi aristokrasinin yıkılması sebebiyle halk, para öğüten merhametsiz alçakların pençesine düştü. Bunlar işçilerin boyunlarına acımasız ve zalim bir boyunduruk vurdular. (s. 27)

Böylece halk dürüst kimseleri mahkûm eder ve suçlu kimseleri suçsuz çıkarır, neyi sterse yapabileceğine gittikçe daha çok inanır. Bu durum sayesinde halk her türlü dengeyi yok eder ve her adımda karışıklık meydana getirir. (s. 31)

Bu sebepledir ki bütün imanların el altından mahvına çalışmak, Yahudi olmayanların kafalarından Allah ve maneviyat düşüncelerini silmek ve onların yerine aritmetik hesaplar ve maddî ihtiyaçları yerleştirmek bizim için zaruridir. Yahudi olmayanlara düşünme ve farkına varma hususunda zaman bırakmamak için onların aklını sanayi ve ticarete çevirmelidir. Böylece bütün milletler kâr peşinde ve yarışında bütünüyle yutulacak ve müşterek düşmanlarını fark etmeyeceklerdir. (s. 34)

Bozulmanın her yeri sardığı, zenginlerin ancak yarı dolandırıcılık düzenlerinin becerikli sürpriz taktikleri ile kazanç sağladıkları, nemelazımcılığın hüküm sürdüğü, ahlâkın gönüllü olarak kabul edilen prensiplerle değil cezaî tedbirler ve sert kanunlarla korunduğu, iman ve memlekete dair duyguların kozmopolit inançlarla silindiği toplumlara ne şekilde bir idare tarzı verilebilir? Bu toplumlara biraz sonra anlatacağım baskıdan başka ne şekilde bir idare verilebilir? (s. 35)

Halk, tahtlarında oturan krallara Allah’ın iradesinin bir tezahürü olarak gördüğü dönemlerde kralların müstebit iktidarına ses çıkarmadan boyun eğerlerdi. Fakat biz onların kafalarına kendi hakları konusunda bazı düşünceler soktuğumuz günden beri tahtların sahiplerini alelâde şahıslar gibi görmeğe başlamışlardır. Ayrıca onları Allah’a imandan da uzaklaştırdık. Böylece iktidarın otoritesi halkın hâkim olduğu sokaklara geçti ve tarafımızdan yönlendirildi. (s. 36)

Yöneticiliğimizin en mühim amacı şu hususları ihtiva eder: Halkın zihnini tenkit ile bozmak, onu mukavemet uyandıran ciddî düşüncelerden uzaklaştırmak, zihnî melekeleri boş nutukların sahte savaşı ile meşgul etmek. (s. 37)

Kamuoyunu avucumuzun içine almak gayesiyle her yönüyle birbirine zıt fikirleri netice çıkarmayacak şekilde karşı karşıya getirerek, bu karışıklık içinde Yahudi olmayanların başlarının dönmesi ve her çeşit siyasi konuda hiçbir fikir sahibi olmamanın en iyi hâl yolu olduğu kanaatine varmaları için, yeterli bir zaman boyunca çalışarak onları doğru düşünemez hâle getirmeliyiz. (s. 38)

Devletimizde sorumlu mevkileri Yahudi kardeşlerimize tevdi etmekte herhangi bir tehlike mevcut olmayacağı zamana kadar, geçici bir dönem için bu mevkileri mazisi ve şöhreti, kendileri ile halk arasında bir uçurum teşkil eden şahısların ellerine vereceğiz. O şahıslar eğer bizim emirlerimize itaat etmezlerse cezaî sorumluluk ile veya ortadan kaybolma durumu ile karşılaşacaklardır. (s. 48)

Her şeyi yutan terör usullerinin patenti bize aittir. Her türlü görüş ve düşünce sahipleri; monarşiyi geri getirmek isteyenler, demagoglar, sosyalistler, komünistler ve her çeşitten ütopik hayalciler bizim hizmetimizdedir. Biz onların hepsini hizmete koştuk. Onların her biri kendi alanlarına ait iktidarın son kalıntılarının dayanaklarını yok etmekle meşgul ve düzenin bütün kuruluşlarının altlarını oyma çabasındadırlar. Bu faaliyetler sebebi ile bütün ülkeler sistemli bir saldırı altındadırlar. İnsanlar barış ve sükûn istiyorlar. Onlar sulh için her şeyi feda etmeğe hazırdırlar. Fakat biz onlara rahat ve huzur vermeyeceğiz; tâ ki onlar bizim enternasyonal üstün hâkimiyetimizi açıkça ve itaatkâr bir şekilde tanıyıncaya kadar. (s. 50)

Yanlış olduğu bizce bilinen, bununla beraber tarafımızdan telkin edilen prensip ve teoriler içinde yetiştirmek suretiyle Yahudi olmayanların gençliğini aldattık, şaşırttık ve bozduk. Mevcut kanunlar üzerinde temel değişiklikler yapmaksızın ve sadece onlara birbirine zıt yorumlar içinde yanlış mana vererek sonuçlar alınması yolunda bazı büyük hamleler yaptık. (s. 52)

Çünkü onlar genel arenadaki gösteri ile tatmin olurlar ve vaatlerini icraatın takip edip etmediğine pek dikkat etmezler. (s. 38) Hükümet ve halkların, siyasette dış görünüş ile yetindiklerini aklınızda tutmanızı rica edeceğim. (s. 53)

Bizim tam hâkimiyetimizi elde etmemize geçmeden önceki yeni rejim döneminde bulunduğumuz sırada, halk arasındaki dürüst olmayan hareketlerin hiçbir çeşidinin basın tarafından herhangi bir şekilde açıklanmasına müsaade etmemeliyiz. Yeni rejimin su işlenmesini bile ortadan kaldıracak bir derecede herkesi memnun ettiği düşüncesini vermek için bu lüzumludur. Suç işlenmesi hallerini ancak o suçlara maruz kalanlarla tesadüfen şahit olanlar bileceklerdir. (s. 71)

Biz bu sırada bu tartışmalardan fazla yükselen gürültüler arasında sessizce istediğimiz tedbirleri alacağız ve sonuçlandıracağız. O zaman onları halka bir emrivaki gibi göstereceğiz. Hepsi birer ilerleme gibi gösterilmiş olacağı için bir kere kararlaştırılmış olan bir meselenin ilga edilmesini istemeğe kimse cesaret edemeyecek ve basın derhal halkın düşünce akışını yeni meselelere çevirecektir. Nitekim halkı daima yeni şeyler aramaya alıştırmadık mı? (s. 73)

Kitleler kendi bulundukları durumları anlamasınlar diye biz onları ayrıca zevkler, oyunlar, eğlenceler, tutkular, halka mahsus eğlence yerleri ile de başka yönlere çekeceğiz. (s. 74)

Prensiplerimizin ve metotlarımızın tüm gücü, bizim onları sosyal hayattaki ölü ve kokuşmuş eski düzene ait şeylerin parlak bir tezadı gibi göstermemiz ve o şekilde yorumlamamız keyfiyetinde yatar. Filozoflarımız Yahudi olmayanların inançlarının eksik ve kusurlarını münakaşa edeceklerdir. (s. 78)

Biz insanların hafızalarından önceki yüzyılların hoşumuza gitmeyen bütün olaylarını sileceğiz. Sadece Yahudi olmayan hükümetlerin bütün hatalarını tasvir edenleri bırakacağız. (s. 94)
127 sayfalık kitabın son kısımları Yahudilerin kurmayı planladıkları devletin yapısıyla alakalı olduğu için ilgi çekici değildi.

Hiç yorum yok: