29 Haziran 2008 Pazar

Yer Neden Çeker?

Bir olay her zaman aynı şekilde vaki olursa ve herhangi bir istisnası ile henüz karşılaşılmamışsa aynı olayın daha sonra da aynı şekilde olacağını öngörmek adedimiz olmuştur. Aslında bu öngörü kabiliyeti insanlar için bir nimettir. İnsanları “Acaba yarın yine Güneş doğacak mı?” şeklindeki vehimlerden kurtarır. Bu öngörülerin bilimsel (ne demekse) bir temele oturtulmuş haline kanun denir. Bu kanunlardan biri de yerçekimi kanunudur ki irdelenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir mevzudur.

Öncelikle yerin çektiğini Newton bulmadı. Newton’dan önce de yerçekimi vardı ve insanlar normal şartlar altında yüksekten bırakılan bir cismin yere düşeceğini elbette ki öngörebiliyorlardı. Newton buna “çekme” dedi ve yerin çekmesinin maddeye olan etkilerini kendinden öncekilerden farklı olarak sadece matematiksel bir formüle oturttu.

Her zaman olduğu için yerçekimi kanunu dediğimiz bu çekimin kaynağı ne? Yer neden çeker? Yerin çekmemesi hiç vaki midir? Günümüzde bu sorulara verilen yanıtlar “Yerçekimi kanunu vardır ve kanun bu şekildedir” türünde bir kabullenişin ürünüdür. Her şeyi sorgulayan bir zihniyet yetiştirmeyi amaç edinenler, sorgulamanın kendi çıkarlarını sarsacağı dereceye gelmeden durması için kısır döngü oyunlara başvuruyorlar.

Bir bilim adamına “Arılara bal yaptırtan şey nedir?” diye sormuşlar. Bilim adamı “içgüdü” diye cevap vermiş. “İçgüdü nedir?” diye sorulduğunda da “Arılara bal yaptırtan şey” diye cevap vermiş. Aynen öyle de Dünya’nın çekmesini yerçekimi ile açıklayıp yerçekimini dünyanın çekmesi şeklinde tanımlayanlar apaçık bir çelişkiye düşmektedirler. Hatta bunu yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar tartışmasına çevirerek de genç beyinlerin asıl noktayı kaçırmalarına sebep olmaktadırlar.

Birçok olayın bir sebebe bağlandığı şu dünyamızda, görünen bir sebebe bağlı olmayan yerin çekmesi, yağmurun yağması, ısınan buharın genleşmesi gibi olaylar da vardır. Bu gibi olaylar da bir sebebe bağlanmış ve insanoğlu o sebebi keşfedememiş olabilir. Her ne şekilde olursa olsun sebepler sadece bir perdedir, işleri yapan başkadır. Asıl işi yapanı saklamak isteyenler, bilimsellik hırkasını giyip her olayı sebeplere bağlamaya çalışmaktadırlar ve sıkıştıkları yerde de “kanundur” diyerek işin içinden çıkmaya çalışmaktadırlar.

Her şeyin bir sebebe bağlanması da, doğa kanunlarının olması da, akıllı insanoğlunun akılsız maddenin sırlarını henüz keşfedememiş olması da tek bir gerçeğe işaret ediyor. Bu blogda “Sorgulamak lazımsa bunları da sorgulayın” sloganıyla yazılar neşredip gerçek bilimin inkâra değil imana hizmet edeceğini ispat etmeye çalışacağım inşallah.

Hiç yorum yok: